Merhaba!
Mayıs ayı konuğumuz Pierre Hadot'tan Yaşam için Felsefe okumanız umarım verimli geçiyordur. Kitap kulübümüzdeki aylık planlamaya uygun olarak ayın bu üçüncü haftası, kitaba dair düşüncelerim ve notlarımı içeren bir yazı hazırladım.
🙌🏻 26 Mayıs Pazartesi günü Türkiye saatiyle 21:00’de kitaba dair online toplantı gerçekleştireceğiz. Bu canlı oturuma katılabilmek için ücretli üye olmanız gerekiyor. Aşağıdaki sekme aracılığıyla üyeliğinizi yükseltebilirsiniz. Böylelikle tüm eski yazılara, online buluşmaların video kayıtlarına ve üyelere özel sohbet odasına erişebilirsiniz.
🙌🏻 Bu ay, tamadres.com’un sponsorluğunda ilk kez konuk ağırlayacağız. Ayın kitabını Fransızca’dan Türkçeye çeviren Dr. Kağan Kahveci bizimle olacak.
Dr. Kahveci, Galatasaray Üniversitesi’nde lisans ve yüksek lisans, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde doktora olmak üzere felsefe eğitimi aldı. Fransızca ve İngilizce dillerinden kitap çevirisi yapıyor. Kendisini “serbest felsefeci” olarak tanımlıyor.
O halde hazırsanız şimdi benim notlarıma gelelim…
Felsefenin Sessiz Geri Dönüşü:
Pierre Hadot’nun Yaşam İçin Felsefe’si Üzerine
Antik felsefe metinlerinin yeniden okunması, bazen yalnızca akademik bir merakın değil, bir yaşam biçiminin yeniden çağrılması olabilir. Pierre Hadot’nun Yaşam İçin Felsefe adlı kitabı tam da böyle bir çağrıdır, çağdaşlığın yapay çözümlemelerine karşı, unutulmuş bir düşünme biçimini; bilgi için değil, yaşamak için yapılan felsefeyi hatırlatır. O yüzden bana kalırsa bu kitap, yalnızca düşünce tarihiyle ilgilenenler için değil, ‘yaşanacak bir felsefeye’ ihtiyacı olan herkes içindir.
I. Bilgi mi, Bilgelik mi?
Kitabın baştan sona ördüğü esas fikir, felsefenin bir bilgi dizgesi olmaktan çok, bir yaşam tarzı olması gerektiğidir. Antik filozoflar için felsefe, günlük hayatta sergilenen etik bir duruş, bir dikkat biçimidir. Felsefe yapmak, “gerçeği bilmek” kadar “iyi yaşamak”la da ilgilidir. Hadot’nun sıkça vurguladığı gibi:
Antik felsefe, bir söylem değil, bir dönüştürücü pratikti.
Hadot’nun söyleme dayalı sistem karşıtı tutumu, sistemsizliği kutsamak anlamına gelmez. Aksine, yaşananın felsefesini ararken gösterdiği metodolojik dikkat, özellikle tarihsel bağlamlandırmalarda kendini belli eder. Felsefi söylemin birer “ruhani alıştırma” olduğunu söylediğinde, bu söylemlerin tarihsel koşullarını, dilsel nüanslarını, hatta retorik stratejilerini ustalıkla analiz eder. Felsefe burada, hem bir disiplin hem de bir disiplinsizlik olarak işler.
Belki de Hadot'nun en özgün katkılarından biri, “epistemik üstünlük” arayışındaki modern felsefe ile, “etik açıklık” arayışındaki antik felsefeyi karşı karşıya getirmesidir. Modern felsefeyi bilginin sınırlarına, antik felsefeyi ise yaşamın anlamına yerleştirir. Bu bağlamda Hadot’nun açtığı yol, yalnızca Antik Çağ’a değil, çağdaş felsefeye de yöneliktir: Felsefenin amacı nedir? Doğruluk mu, dönüşüm mü? Bilgi mi, bilgelik mi?
II. Ruhani Alıştırma Olarak Felsefe
Hadot’ya göre Antik filozofun amacı, “doğru düşünceye ulaşmak” kadar, “doğru düşünceyle yaşamak”tır. Burada anahtar kavram askēsis, yani ruhani alıştırmadır. Bu, yalnızca Hıristiyan manastır geleneğinde değil, Stoacıların günlük meditasyonlarında, Epikürcülerin haz anlayışında, Sokrates’in ironi ve ebelik sanatında da karşımıza çıkar.
Kitapta bu alıştırmalar üç kategoride toplanır:
1. Algıyı dönüştüren alıştırmalar
Dikkat pratiği: Stoacılarda sürekli tetikte olma prosoche.
Hayret pratiği: Aristoteles’in felsefenin kaynağı olarak gördüğü thauma.
2. Söylemi dönüştüren alıştırmalar
Kendine konuşma: Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler eseri gibi iç diyaloglarla kendini biçimleme.
Diyalog: Sokratik yöntemle karşılıklı sorularla dönüşüm.
3. İstemi dönüştüren alıştırmalar
İstekleri sınırlama: Epiktetos’un epithumia eleştirisi.
Kendine egemenlik: Tüm alıştırmaların amacı olan otarkheia.
Bu pratiklerin tümü bir dönüşüm hedefler: parçalı benlikten evrensel benliğe geçiş. Hadot’nun deyimiyle bu, hem epistemik hem etik bir sıçramadır: kişisel çıkarları aşmak, daha yüksek bir bakış açısına kendini yerleştirmek anlamına gelir.
Bu yapılar Hıristiyan mistiklerinde, özellikle Jean de la Croix ve Teresa de Avila’da da sürmüştür. Hadot burada Batı düşüncesinin seküler ve dini damarlarını birlikte okur. Ancak önerdiği şey bir din değil, bir etik felsefe pratiğidir. Felsefeyi, gündelik yaşama sinmiş dikkat, açıklık ve yönelme biçimi olarak yeniden kurmaktır amaç.