Ayın Kitabıyla "Yeniden" Tanışma...
Türker Kılıç'tan Bağlantısallık ve Yaşamdaşlık Üzerine Ekler
Merhaba meraklı dostlar!
Eylül ayı sonunda geldi çattı, pek neşeliyim. Umarım sizin için de yeni başlangıçlara, planlara, düşünümlere kapı aralar. Eylül’ün bizim için sembolik bir anlamı da var, kıymetli kulübümüzün başlangıcı.
Bu ay nihayet, geçen aydan heybemizde topladığımız içeriklerle birlikte tam bir kulüp deneyimi yaşayacağız. 2 Eylül Pazartesi’den itibaren her hafta pazartesi günü farklı perspektiflerle kitap temamızda derinleşeceğiz ve ay sonu 30 Eylül’deki çevirimiçi toplantımızda birlikte olacağız.
Sohbet sekmesini keşfedenler şimdiden kitaba dair sohbete başladı bile… Aşağıdaki buton aracılığıyla mutlaka göz atmanızı öneririm. Bu kadar girizgah yeter, şimdi konumuza dönelim.
Kitap Bahane, Tartışması Şahane!
“Bağlantısallık” kavramını başka nasıl düşünebiliriz?
Görmeyi öğrenin. Her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu fark edeceksiniz.”
—Leonardo Da Vinci.
Kitaba sadık kalarak açıklayıcı bir yazıyı üyeler ile paylaşmıştım. Henüz okumayanlar buraya tıklayarak okuyabilir. Fakat bir kitap ile hemhal olma deneyimi kitabı özetlemekle sınırlı değil.
Bana kalırsa;
Önce neyi neden okuduğunuzu bilmeyi,
Sonra ne okuduğunuzu yani metnin kendisine sadık kalarak bir şablon çıkartmayı amaçlamayı,
En sonda okuduğunuz bu bilgileri diğer bilgilerinizle bağlantılandırma ve zihin sarayında bir bağlama oturtmayı öneriyorum.
Şimdi artık biz de bu yazıda -fütürsuzca- sıçramalar yaparak genişleyelim istiyorum. Biraz mitoloji, biraz edebiyat, biraz da Zen olacak.
O halde ilk sorum geliyor: Size kitaptan bahsetmeden, bunu okumanızı rica etmeden sadece bağlantısallık deseydim ne düşünürdünüz?
Muhtemelen yanıtınız, her şeyin birbirine bağlı olduğu bir yaşam fikri olacaktır. Nitekim öyledir de. Kitapta da en temeldeki fikir en basit haliyle bu zaten.
Peki her şeyin birbirine bağlı olması ne demek? Bu durumda söylenildiği gibi “Amazon Ormanları'nda bir kelebeğin kanat çırpması ABD'de fırtına kopmasına neden olabilir.” En miniğinden en büyüğüne, canlısından cansızına doğada var olan her şeyin, birlikte var olması demek.
Meseleye böyle bakmak size ne çağrıştırıyor bilemiyorum ama bana kaçınılmaz ilk sonuç etik alanında beliriyormuş gibi geliyor. Kitabın adının Yeni Bilim: Bağlantısallık, Yeni Kültür: Yaşamdaşlık olması bir tesadüf değil.
Bizim bilimsel olarak her şeyin birbiriyle bağlı olduğu bir hipoteze doğru gitmiş olmamızın kültür & yaşam dünyamız açısından bazı sonuçları olmalı. Aksi takdirde her zaman kendime de sorduğum gibi: Peki bu bilgiyle ne yapacağız?(!)
Yukarıda referans verdiğim bir önceki yazımda bahsettiğim gibi, bizler bağlantısallığa, bütünselliğe körleştik; yüzyıllardır parçacı - bireyciyiz. Bütünün parçaların toplamından daha fazlası olduğunu düşünemiyoruz. Nitekim bütünü oluşturan şey, parçaların arasındaki ilişkidir. Bu ilişki, iki uçlu olarak, hem parçaları hem de bütünün doğasını dinamik bir şekilde değiştirir. Bu kısmı anlamak için başka bir disipline uzanarak çok sevdiğim bir kavrama başvuracağım: Hermeneutik Döngü. Demiştim, fütürsuzca genişliyoruz…